top of page

Modern Zamanlar Sonrası Türk Evinin Yeniden İnşa Önerisi

  • mimarserkanakin
  • 14 Tem 2022
  • 5 dakikada okunur


Evin Tanımı


Barınma, insanlığın en temel ihtiyaçlarından biri ve yaratılarak yeryüzüne indirildiği ilk andan itibaren başına ne gelirse gelsin bir şekilde gerçekleştirdiği bir fiildir.

Keza, doğa olaylarından tutun da en temel insani ihtiyaçlar, barınma fiilini gerektirmiştir.

Korunmak, yemek, dinlenmek, uyumak, vb. birçok şey barınma fiili kapsamında üstü ve yanları kapanmış mekânlarda gerçekleşir.

Ayrıca

Geceyi bir örtü yaptık. (Nebe Suresi 10. Ayet)

Ayetinde olduğu gibi barınma yerleri bizim örtümüz,

“Allah sizin için evlerinizi sükûnet, mutluluk ve huzur yeri kıldı. Bunun için hayvanların derilerinden çadırlar yapmanızı temin etti.” (Nahl Suresi 80. Ayet)

Ayetinde olduğu gibi he şeyden inşa edebildiğimiz huzur bulduğumuz yerimiz,

“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” (Hucurat Suresi 13. Ayeti)

Ayetinde olduğu g


ibi en yakınımızda olan özel insanlarla birlikte diğerlerinden ayrıldığımız kendimize ait mekânlarımızdır.

İşte barındığımız ve diğer insanlardan ayrıştığımız bu yerler bizim evlerimizdir.

Bu yüzden evlerimiz özeldir, müstakildir.

Özel bir hukukla inşa edilir.



O hukuk da bir kadın ile erkek arasında gerçekleşen nikâhtır.

Ev bu özelliğiyle diğer tüm mekânlardan ayrılır.

Dolayısıyla ev önce gönülde inşa edilen, selam ve hukukla kurulan şeydir.

Taşların üst üste konulması, tahtaların üst üste çakılması, hayvan derilerinin hasır merteklere gerilmesi ya da kerpicin kesilmesi daha sonra gerçekleşir ki bu da bize evi inşa ederken Hz. Âdem AS’dan itibaren takip ettiğimiz teknik aklın ve geleneğin konusudur.

Bu bağlamda ev, insanın başını sokabileceği, kendisini kötülüklerden koruyan, ailesi ile birlikte en özel anlarını yaşadığı, içinde huzurla bulunduğu, bahçeli, müstakil, hayvan besleyebildiği, sebze ve meyve yetiştirebildiği yerdir. Bu mekânda misafir ağırlayabilir. Sevdiği diğer insanların yaşadıkları evlere ve sosyal alanlara yakın mesafede, etrafı onun evinin güneşini, manzarasını, rüzgârını, yolunu kesmeyen binalardan oluşan güvenli mahallelerde bulunur. Bulunduğu coğrafyanın doğal malzemesinden yapılır, geleneksel teknikle kolayca inşa edilir, ona sahip olmak için en temel insani vazifeleri yapmak yeterlidir.

Türk Evi Nedir?



Anadolu’yu merkez alarak, Doğu Karadeniz’den başlayıp Balkanlara kadar devam eden, İç Anadolu, Ege, Akdeniz ve Marmara Bölgesini içine alan coğrafyada bulunur. İklime uygun, yerel ve doğal malzemenin işlenmesiyle, geleneksel teknik kullanılarak inşa edilir. Oda biriminin esas alındığı, büyük ve geleneksel aile modelinin yaşandığı, odaların hayat veya sofa dediğimiz ortak alanlarla bir araya getirildiği, geleneksel üretim yapılabilen ev, Türk Evidir.

Türk Evinin Düşünsel Arka Planı

Müslüman Türklerin, aile hayatına ve akrabalığa verdiği önem sebebiyle karı koca ve anne babalarıyla bir arada yaşama geleneğini İslami inancın ve örfün gerektirdiği yaşam, üretim, komşuluk, yardımlaşma ve benzeri şeyleri ev ve mahalle üzerinden sürdüren bir anlayışın tezahürü olarak Türk Evi ortaya çıkmıştır.

Türk Evinin Tarihsel Arka Planı



Türklerin Anadolu’ya göçünden itibaren yerleşik hayata geçmeleri ile ortaya çıkmış bir kavramdır. Her türlü malzemeyi çok iyi kullanabilen Türkler, bulundukları yörenin malzemesini kullanarak, İslam hukukunun, evin kurulması ile ilgili temel düşüncesini dikkate alarak, yakın akraba ve aynı obadaki bireylerle bir arada yaşamanın kuralları içerisinde Türk Evini, mahalleyi, üretim, ticaret sosyal ve dini hayatın yaşandığı merkezlerle şehirleri inşa etmişlerdir.

Türk Evinin Coğrafya, İklim ve Malzeme İlişkisi

Türk Evi, inşa edildiği coğrafyanın iklimsel faktörünü doğrudan dikkate alan bir yapılanma içerisindedir. Bu yapılanma, hem ev ölçeğinde hem de evler arası ilişkide kendini gösterir. Yağmurun bol olduğu, dolayısıyla ahşabın bol bulunduğu ve eğimli arazili yerlerde çatılı, saçaklı, ahşap taşıyıcılı, 2 veya 3 katlı evler ortaya çıkarken güneşin bol olduğu çorak yerlerde kalın duvarlı, kerpiç tuğlalı veya taş örgülü, nispeten az katlı, düz damlı ve iç avlulu planlar kendini gösterir. Hiçbir evin birbirinin manzarasını, güneşini ve mahremiyetini engellememesi temel ortak tavırdır.

Türk Evinin Mekânsal Arka Planı

Türkler konargöçer olduğu zamanlarda yurt diye adlandırdıkları oba çadırını barınma amaçlı kullanırken tüm yaşam faaliyetlerini bu tek gözlü yapıda karşılıyorlardı. İşte Türk Evi dediğimiz yapı bu oba çadırlarının odaya döndüğü ve odaların eyvan ve sofalarla bir araya geldiği mekânın adıdır.



Oda ile birlikte tüm hayatın geçtiği hayat veya sofa dediğimiz mekân Türk Evinin en önemli iki mekân bileşenidir.

Türk Evi plan şeması, açık sofadan karnıyarık dilim tam kapalı sofaya evirilene kadar birçok aşamalardan geçmiştir. Bu durum hem zamanla, hem coğrafyayla hem de iklimle ilişkilidir. Aile yaşamına yönelik mahremiyet anlayışı plan şeması oluşurken ortak arka planı oluşturur.

Ayrıca Türk Evi, kendisi gibi yaşayan, düşünen ve inanan yakın akraba ve tanıdıkların bir arada bulunduğu mahallelerde inşa edilir ki bu durum Türk Evini diğer tüm benzerlerinden ayırır. Böylece Türk Evi bir araya geldiği diğer evlerle hukuki, mülki, coğrafi arka plan çerçevesinde mahalle mekânsal örgüsünü oluşturur.

Türk Evini İnşa Etmenin Maliyeti



Türk Evinin geleneksel teknik ve malzeme ile inşa edildiği zamanlar için maliyeti neredeyse yok denecek kadar azdır.

İnsanlık, tarihin en başından itibaren aktarılan ve sürekli düzeltilen teknik ve zanaat bilgisiyle, en doğru yöntemle, insani güç ve ölçekte evlerini yapmıştır. Bunu yaparken birbirlerine imece yoluyla yardım ederek iş gücünü bölüşmüşler ve iş yükünü en aza indirmişlerdir. Yerel malzeme kullanarak en az taşıma ve işleme gücü harcamışlar, malzemenin yöreye uygunluğu sayesinde en efektif tavra ulaşmışlardır.

Türk Evi Bize Ne Söyler



Türk Evi bize aynı inanç sisteminin yöreye, malzemeye, coğrafyaya ve geleneğe göre yansımalarını gösterir.

Ailenin ve mahremiyetin öneminden bahseder.

Birlikte yaşamanın değerini anlatır.

Kolayca ve basitçe inşa edildiği için akılcı bir tavır ortaya koyar.

Doğa ve yakın çevre ile kurulan barış ilişkisini gösterir.

Geleneksel düşüncenin, tekniğin ve üretimin ne kadar güçlü olduğunu ispatlar.

Geçimin ve kanaatin, çalışmada olduğunu ve evimizin bizim için geçim merkezi olduğunu söyler.

Güzelliğin her ölçekte üretilebileceğini ve her daim yaşanabileceğini ifade eder.

Kaosların, krizlerin, ortaya çıkacak problemlerin önlenebileceğini, ortaya çıksa bile çözülebileceğini ispat eder.

Türk Evi ve Gerçek Sürdürülebilirlik



250 yıldır devam eden ve insanlığı dönüştürerek nesneleştiren hatta yok etmeye çalışan sanayi devrimleri ve teknolojik esaret medeniyeti;

4. Sanayi Devrimi, Yapay Zekâ, Otonom sistemler, Büyük veri, Blockchain, Bir yol Bir Kuşak Projesi gibi kavramlarla, Singularity, Transhümanizm, Büyük Reset, Post Hümanizm, Tek Dünya devleti gibi dönüşümleri gerçekleştirmeye çalışmaktadır.



Modern teknolojik üretimi, kolaycılık, faydacılık, ucuzluk, güzellik, konfor gibi sebeplerle topluma dayatan akıl aynı şeyi yaşam alanlarımızda da gerçekleştirmeye çalışmaktadır.

Evlerimizi apartmanlara, mahallelerimizi sitelere, şehirlerimizi kentlere çeviren paganist düşünce; Betonarme apartmanı müstakil bahçeli evin yerine koyarak insanları çok büyük bir zilletin içine sürüklemiştir. Aynı şekilde mahallelerden ve geleneksel üretimin yapıldığı ve sosyal hayatın geçtiği çarşı merkezli şehirlerden fabrikalarda üretilen, AVM’lerde tüketim yapılan, kontrolsüz bir şekilde büyütülen kentlere ve metropollere tıkılan insanlık, işçileştirilerek, cinsiyetsizleştirilerek, borçlandırılarak, tam bir köle hayatı yaşar hale getirilmiştir.

Bu kötü değişim ve dönüşümle yetinmeyen düşünce sahipleri yakın gelecekte Mega kentler, Eko kentler, Lojistik kentler ve Smart kentler ile bu değişimi başka bir boyuta taşımaya çalışmaktadırlar.

Bu yeni kavramlar ve yaşam mekânları ile robotların esaretinde, distopik bir medeniyet istemektedirler.

İşte geleneksel düşünce ve teknik üretim, şeytani, paganist, yok edici teknolojik tavrın önündeki en büyük güçtür. Bu güç bu distopik dönüşüme karşı en büyük örnekliği barındırmaktadır.



Anadolu, Türk Evi, mahallesi ve şehri ile bu dönüşüme direnecek en önemli coğrafyadır. Çünkü Nuh Tufanı sonrası kadim bilgi dünyaya bu coğrafyadan yayılmıştır.

Türk Evini inşa edebilen akıl, tufan sonrası gemiden inen Yafes’in çocuklarının son din İslam’ı yaşayan ve Anadolu’yu yurt edinen Türklerin aklıdır.

Dolayısıyla her türlü krize karşı “Türk Evi çözümün anahtarıdır.”


Serkan Akın

Mimar


 
 
 

Commentaires


(0212) 532 30 39

©2022 by Mimar Serkan Akın

bottom of page