MİMAR(2) – KİMDİR, NE İŞ YAPAR, NE DÜŞÜNÜR, NASIL YAŞAR?
- mimarserkanakin
- 22 Tem 2024
- 11 dakikada okunur
Mimarlık mesleğinin iki önemli ürününden biri bina diğeri projedir.
Bir proje, onu tasarlayan ve çizen mimarın öz benliğinden ortaya koyduğu bir üründür. Bu üründe, zekâsı, yeteneği, almış olduğu eğitimi, tecrübesi, kültürü ve birçok unsuru barındırır. Bu unsurların tamamı başlı başına ele alınması gereken konulardır.
Aynı zamanda bir proje tamamlandığında ve ortaya çıktığında fen, teknik, hukuk, kanun, yönetmelik ve benzeri birçok süreci de tamamlamış demektir.
Mimarlık Meslek Kanunu, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanunu, İmar Kanunu, İmar Yönetmeliği, Yapı Denetim Hakkında Kanun, TSE, Belediye Kanunu ve benzeri birçok kanunda Mimar kavramı ve bu konuyla ilgili maddeler bulunur.
Tüm bunlardan ortaya çıkan gerçek ise şudur; bir Mimar, eseri olan bir projede, o projenin uygulanması esnasında, o bina varlığını sürdürdüğü müddetçe ve hatta yıkılması gündeme geldiğinde bile “YETKİ, HAK ve SORUMLULUK” taşır.
Dolayısıyla bir mülkün üzerinde Mal Sahibinin yetki, hak ve sorumluluklarından sonra ikinci olarak Mimarınki gelir. Kimse bir arsasına bir binayı kendi başına buyruk bir şekilde inşa edemez, üzerinde bir değişiklik yapamaz, yıkamaz. Çünkü binalar herhangi bir topluluğun, kuralın, medeniyetin olduğu yerlerde bulunur. Gerisi dağlıların, kaba insanların işidir ki zaten bu yazı bu kişileri kapsamamaktadır.
Tüm bu bilgiler ışığında bir proje çizilme süreci ile onun inşa edilmesi, birlikte düşünülmesi gereken temel iki süreçtir. Çünkü;
Proje çizildikten sonra hiç uygulanmayabilir
Uzun bir aradan sonra uygulanabilir
Farklı bir mal sahibi tarafından uygulanabilir.
Uygulanırken bazı proje kararlarında değişiklik yapılabilir.
Dolayısıyla tüm bu belirsizlikler içinde sürecin yukarıda sayılan tüm şartlara uygun bir şekilde ilerleyebilmesi için Mimar başat unsurdur. Burada başat unsur olan Mimarın elinden yetkilerinin alınması, hakkının verilmemesi ya da sorumluluğunun belirsizleştirilmesi ülkemizde çok fazla olumsuz örneği olan bir durumdur.
Kentlerimizin hali, konutlarımızın durumu ortadadır.
Bu durumun düzeltilmesi, olması gerektiği şekle bürünmesi, sürecin kanunlara uygun şekilde yürütülmesini sağlamaya çalışan Mimarlara sırf haklarını istiyorlar diye suçlama yapılması ve bunun sonucunda da ellerinden Müelliflik haklarının alınmaya çalışılması en basit şekliyle yanlıştır, hukuksuzdur. Biraz ileri gidersek ayıptır, günahtır, israftır. Ülke kaynaklarının heba edilmesidir.
Toparlarsak; proje çizilme sürecinde alınan ücret proje içindir. Uygulama için ruhsat alınması uygulama sürecini başlatır. Ruhsata atılan imzalar proje kapağına atılan imzadan farklı bir imza olup geleceğe dair bir imzadır. O imza atılmazsa ruhsat oluşmaz ve uygulama başlamaz.
Zaten inşaat ruhsatına imza atılmasını istediğimizde ortaya çıkan “proje parasını aldınız daha ne parası istiyorsunuz?” sorusu lafügüzaftır. Bu kadar akıllı bir millet hiçbir mimara ne zaman uygulayacağı belli olmayan bir binasının daha projesi aşamasında uygulama sürecine dair ücreti vermez.
Eğer bir projeyi herhangi bir kamu kuruluşuna çizdiyseniz durum daha da vahimdir. Karşınızda muhatap olduğunuz yetkililerin sizin gibi mimar ve mühendis olduğunu bilmenize rağmen Müelliflik haklarınızı devralmaya çalışmaları tam bir ironi ve acıdır.
Ayrıca bir projenin uygulaması esnasında yapı denetimin ya da kamu kuruluşundaki herhangi bir teknik elemanın o inşaatı denetlemesi, müellif mimarın yapacağı hizmetten farklı bir şeydir. Mimar, Kontrol ve Müteahhit bu süreçteki temel unsurdur.
Bir de bu tartışmaların yapıldığı esnada kamudaki görevlilerin Kamu kelimesini öne çıkarması ve kamu hakkını korumak adına haklarımızı devretmemizi istemesi bizleri üzmektedir. Çünkü kamuyu biz oluşturuyoruz. Onlar kamuya hizmet eden görevlilerdir. Bu durum kamu görevlilerine bize zulmetme hakkını vermez.
Tüm bu inşaat süreçleri bittiğinde zaten müellif mimardan iskân için imza talep edilmektedir. O zaman bir mimarın, hiçbir sürecine dâhil olmadığı bir inşaatın sonunda o imzayı atması en basit tabiriyle ahlaksızlıktır. Kullanmadığı yetkisi ve taşımadığı sorumluluğu sonunda o imzayı atarak topluma, kendine, kanunlara, takdire haksızlık yapmış olacaktır.
Ayrıca şu an itibarıyla sırf kamu hakkı denilerek ruhsatında müellif mimarın imzası olmadan yürütülen, dolayısıyla kaçak olarak inşaatı devam eden binalar olduğunu belirtmek isterim.
Bununla birlikte kamu kuruluşlarında söz konusu benzer süreçlerdeki yetki, hak ve sorumluklarımızın düzenlenmesine dönük mücadele verirken uğradığımız hakaret, tehdit ve saygısızlığın benzerini birçok mimar da yaşamıştır.
Bir Mimarın herhangi bir kamu kuruluşuna hizmet vermesi kamunun ya da kamudaki görevli personelin ona ülfeti değildir. Kamudan iş almak, o işi yapıp bitirmek, teslim etmek, hakedişleri almak ve sözleşmenin tamamlanarak teminat mektubunu geri almak başlı başına sıkıntılı bir süreçtir. Hiçbir kamu görevlisi kendi parasını harcamamaktadır dolayısıyla kamudan elde ettiği yetki ve gücü kamuyu oluşturan insanların hakkını gasp etmek, geciktirmek, engellemek ve sürüncemede bırakmak için kullanmamalıdır.
Aynı şekilde fırsat bularak bir bina yapacak güç, servet ve imkana kavuşmuş herhangi bir şahıs da (bilumum mesleklerden eli inşaat malzemesine değdiği için tılsımlanmış müteahhit ve benzerleri) söz konusu inşaat süreçlerini yukarıda bahsettiğimiz şartlara uygun bir şekilde yürüterek adil, temiz ve kanunlara uygun bir şeklide sürdürmelidir.
Mimarlık mesleği o kadar çok itibar kaybına uğramış ki bugün bırakın okulu yeni bitirmiş bir mimarın mesleğini tanımlarken kullandığı kelimelerin yetersizliğini, yıllarca mimarlık yapıp yorgun düşmüş bir mimar da yılgınlıktan ve yaşadığı sorunların ağırlığından pes etmiş ve çoğu şeyden vazgeçmiş durumdadır.
Oysa ülkemizde şu an itibarıyla yüzbinlerce konut inşaatı devam etmekte, aynı şekilde on binlerce kamu binası yenilenmekte ya da yapılmaktadır.
Ortada büyük bir finansal kaynak da dolaşmaktadır.
Yani sorun işin olmaması, paranın olmaması ya da imkânsızlık değildir.
Un, yağ ve şeker mevcuttur ama ortaya güzel bir tatlı çıkmamaktadır.
Tatlının ya yağı, ya suyu ya da şekeri eksik olmakta ve bu kadar emeğe rağmen kimse memnun olmamaktadır.
Şehirlerin hali ortada, evlerimizin durumu içler acısı, Millet faizli krediler yüzünden bitap durumdadır.
Millet derken sadece konut alıcılarını kastetmediğimi, inşaatları yapan müteahhitlerin de faizli kredi sarmalında boğuştuğunu bilmemiz gerekiyor.
Türkiye’de kentsel dönüşüm modelinin ve inşaat yapım tekniklerinin karmaşık ve büyük tutulmasından dolayı en çok ve rahat kazananların sadece bankalar ve finansçılar olduğunu bir kenara not edelim bu arada.
Ülkemizde eğitim sisteminin yanlışlığından dolayı mesleklerin ve özelde mimarlık eğitiminin durumunu daha önce yazmıştık.
Aynı şekilde ülke insanının genetik ve kültürel kodlarından dolayı kolay ve hızlı inşa edebilme yeteneğinin bir zamanlar güzel inşa edebilme kültürüyle birlikte nasıl harika örnekler ve şehirler oluşturduğundan hep bahsediyoruz.
Bununla birlikte insanımızın uyanıklığından dolayı kavramları nasıl çok kolay bir şekilde bozabildiğini, popülizm ile nasıl kolaya alıştığını hepimiz biliyoruz.
İyi bir eğitim, sıkı bir kontrol, hızlı ve adil işleyen bir adalet ve sadeleştirilmiş bir ekonomik sistem ile milletimizin nasıl harika bir noktaya geldiğine tarihimiz şahittir.
Peki, kavramların iğdiş edildiği, insanımızın popülizm ile kolaycılığa alıştırıldığı, rant beklentisinden dolayı herkesin birbirinin hakkına girdiği, dünyada gelmiş geçmiş en ağır, pahalı, gayrisıhhi inşaat tekniği olan betonarmenin her tarafımızı sardığı bir durumda Mimar ne iş yapar?
Mimar, yeryüzüne indirilen atamız Âdem AS’ın görevi olan imar işini yapan kişidir.
Yani yeryüzünü mamur etme, güzelleştirme işini yapan kişi.
Aslında yapılan her türlü inşa faaliyeti güzelleştirme sonucuna varmalıdır.
Güzel bir niyet, güzel bir karar, güzel bir yöntem, güzel bir hukuk ve güzel bir süreç ile ortaya güzel bir sonuç çıkar.
Her şeyin has olması gerekir. Has bir arsaya, has parayla, has bir proje ile has kişilerle yapılan eser de has bir eser olur.
Mimar; mekân, ihtiyaçlar, bütçe, şartlar, imkânlar arasında lazım olan imar faaliyetini en güzel şartlarda yapmaya yetkin kişiye denir.
Yani mimarın ortaya bir iş çıkarabilmesi için, bir İşveren, arsa veya bina, mevzuat açısından uygunluk yani imar ve bütçe gereklidir. Bunlardan biri eksik olursa mimar işini yapamaz.
Arsası, bütçesi, imar durumu ve hatta yapılma kararı veya işvereni belli olmayan farazi bir bina tasarlama isteği çok yanlış bir durumu gösterir.
“Bana bir ev projesi çizer misin” cümlesi tek başına hiçbir şey ifade etmez mesela.
Aslında bu bir teklif bile değildir.
Kendi evini çok hafif malzemelerden kolayca ve en güzel şekilde inşa edebilmiş ve böylece dünyanın en harika şehirlerini medeniyete kazandırmış bir milletin devamı olarak şu anki bilgisizlik, çaresizlik ve çıkmaz durumundan dolayı bu kararsız cümle ortalıkta dolaşmaktadır.
Köyden kente göç ile unutulan inşa teknikleri, şehirlerin kalabalıklaşmasıyla oluşan yoğunluğu apartmanlarla çözme formülü, apartmanların betonarme inşa tekniği, kamunun bu duruma hazırlıksız ve bilinçsiz yakalanmasından dolayı altyapısız gecekondular, plansız yerleşimler ve genel sıkışıklık hali, inanç kültür mahremiyet ve maneviyat dünyamızın tek ve değişmez mülkiyet modeli olan müstakil yerleşimin terkedilmesi bizi içinden çıkılmaz bir şaşkınlık ve akıl tutulmasına uğratmıştır.
Bu büyük fırtınanın karşısında da milletimiz kendine göre ara çözümler üretmiş ama bu çözümlerin doğruluğunu hiç sorgulamamış, mimarlar da bu fırtınaya karşılık oluşturulan çözüm karşısında bir cevap bulamamışlar, karşı koyuş sergileyememişler velhasıl kendilerini doğru çözümün bir parçası ya da öznesi yapamamışlardır.
İnsanlar Ne Yapmalı?
Bir arsanız var ve bu arsaya bir bina yaptırmak istiyorsunuz. Aynı şekilde bir binanız var ve bu binada muhtelif tadilat işleri yapmanız lazım. Ya da bir eviniz var ve bu evde dekorasyon ihtiyacı hâsıl oldu. Bunların tamamında gideceğiniz ilk kişi Mimar olmalıdır.
Çünkü mimar imar eden kişidir. Yani mamur eden, güzelleştiren, tadil eden, yani yerli yerine koyan, hakkını veren, inşa eden, tasarlayıp proje ortaya koyan kişidir.
Nasıl hasta olduğunuzda doktora gidiyorsanız, başınız derde girdiğinde polise ya da avukata başvuruyorsanız, bir şey bina etmek istediğinizde de bir Mimara gitmeniz ve ona danışmanız gerekir.
Ama belediyede çalışan bir mimara ya da bir ustaya değil. Hatta bir müteahhide bile değil.
Haa bir mimara ulaşmak için onlara gidip ehil bir mimar ismi sorabilirsiniz tabii.
Yoksa benim şöyle evim var tadilat yapılacak diye ustaya, şöyle arsam var inşaat yapılacak, kim daha ucuza yapar, hangi müteahhit daha fazla pay verir diye müteahhide, belki daha çok imar alırız ya da işimiz hızlı biter diye belediyedeki mimara giderseniz başınıza geleceklerden Mimarlar sorumlu değildir.
Evlerimizin ve şehirlerimizin bu hale gelmesinden tamamıyla ve sadece mimarların sorumlu olmadığı gibi.
İşini seven, ehliyet sahibi, bu hususta gerekli eğitimi almış, firma kurmuş, daha önce benzer işler yapmış bir mimara ulaştığınızda işin yarısını tamamlamış olursunuz.
Çünkü adı, adresi, resmi bir kimliği vardır.
Teknik, mali, finansal ve hukuksal olarak bir karşılığı vardır.
Bir kere bir mimar yasal bir işyeri açmış ise büro tescil belgesi ve ticaret belgesine sahiptir.
Yani yaptığı sözleşmelerden ve altına imza attığı işlerden dolayı sorumluluk sahibidir.
İşlerini mevzuat çerçevesinde yürütmek zorundadır.
Mimarlık kanunu, vergi kanunu, iş güvenliği kanunu, standartlarla ilgili kanunlar ve benzeri birçok kanun ve yönetmeliğe bağlı çalışmak zorundadırlar.
İşiniz olduğunda bir mimara gitmekten çekinmeyin.
Çünkü bir mimar her şeyden önce sizi dinler ve anlamaya çalışır.
İhtiyaçlarınızı öğrenmeye ve ne yapmak istediğinizi çözmeye çalışır.
Nelerden hoşlandığınızı ve bütçenizin ne kadar olduğunu söylerseniz o da nasıl ve hangi yönde hareket edeceğini bilir ve size ona göre bir çözüm sunar.
Önemli bir husus, ne yapmak istediğinizi ve amacınızın ne olduğunu mimara çok açık ve net anlatmalısınız.
Bir mimarı başka bir mimar ile kıyaslayabilirsiniz. Ama başka bir mimarla.
Yoksa bir usta, aracı, emlakçı ya da müteahhit ile bir mimarı kıyaslarsanız yanlışların en büyüğünü yaparsınız.
Yaptırmayacağınız bir iş için bir mimarın sadece projelerini bile kullanmanız her şeyden önce kul hakkıdır.
Yani fiyat almak, fikir çalmak, malzeme ve detay bilgisi öğrenmek için bile bir mimara gittiğinizde ve bu sürecin sonunda mimarın herhangi bir emeğini kullandığınızda ortaya koyduğunuz uyanıklığın bedelini elbet bir gün ödersiniz.
Bir mimarın bir işi yapmak için size verdiği teklifin maddelerinde geçen bilgileri bile o işi başka bir kişiye verdiğinizde sözleşme maddeleri olarak kullandığınızda aynı haksız durum geçerlidir.
Ama bu kadar uyanıklığın sonunda bile adı, adresi, yetkinliği, kurumsal bir kimliği olmayan bir ustaya düştüğünüzde anlarsınız işin vahametini.
Zaten etrafınızda tamirat ve tadilat yaptırırken kazıklanmış, parasını kaptırmış, istediği güzel sonuca ulaşamamış, işi fazlasıyla uzadığı için mağdur olmuş çok insan vardır.
Oysa bir mimara gittiğinizde o Mimar önce ölçü alır, ihtiyaç listesi çıkarır, proje çizer, albüm hazırlar, katalog gösterir, örnekler ile size her şeyi önceden izah eder.
İşi o olduğu için doğru kişilerle çalışır, etrafında güvenilir adamlar vardır, doğru malzeme nerden alınır sizden iyi bilir.
Merak etmeyin mimarlar aptal değildir, malzeme alırken ya da bir ustaya iş verirken kazıklanmak ya da fazla para ödemek istemezler. Siz mimarlardan daha iyisini, daha ucuza mâl edemezsiniz.
Birisi en iyisini en ucuza yaptığını iddia ediyorsa orada bir sıkıntı vardır zaten.
Bir mimar size tüm şartları, ölçüleri, marka ve modelleri, renkleri, detayları önceden belirlenmiş bir işi anahtar teslimi yapabilir.
Aynı işi, o işe harcanan tüm masrafların üstüne belli bir kâr koyarak yapabilir.
Baştan belirlenmiş tüm hizmet şekline bağlı olarak aynı işi sabit bir kâr ya da ücret ile de yapabilir.
Aynı şekilde o işi yapan bir başka yüklenici var ise size müşavirlik, danışmanlık hizmeti verebilir.
Sözleşmeye bağlı olarak çalışıldığında doğru bir sonuca ulaşılacağı için, memnuniyet oluşacak ve mimara fazladan ödediğinizi düşündüğünüz ücret gözünüzde büyümeyecektir.
Çünkü vaktinde, konuşulduğu şekilde, doğru malzemelerle, güzel detaylarla, etrafı kırıp dökmeden yapılan işin güzelliği çok farklıdır.
Aynı şekilde işini bilen bir mimarın tasarladığı bir bina; kütlesi, oranları, cephesi, planı, tarzı, üslubu ile size daha az para harcayarak da güzel bir sonuca ulaşabileceğinizi ispat edecektir.
İlla da belediyede tanıdığı olan biri veya belediyedeki birine, projenizi sanki daha hızlı ve daha avantajlı bir imarla belediyeden geçirecek diye iş verdiğinizde içinizde oluşan memnuniyeti bir sorgulayın bakalım. Hangisi helâl ve daha güzel?
Lütfen mimarlara temiz duygu ve düşüncelerinizi aktarın. Gayriresmi ve gayrimeşru işlerinizi mimarlara getirmeyin.
Mimarlar maliyet sihirbazı değildir unutmayın.
Mimarları sürekli bir ispat yarışına sokarak para vermeden çizdirdiğiniz projeleri başkasına uygulatarak iyi bir şey yapmıyorsunuz, bunu bilin.
Mimarlarını üzen bir toplum medeni değildir, bunu hiç aklınızdan çıkarmayın.
Adları pek bilinmeyen, bilinse de sadece sözle itibar edilen, fiiliyatta baninin etkisinde çalışmak zorunda olan mimarlar da kendilerine aşağıdaki lakapları takmışlar tarih boyunca.
Mimar
Benna
Amelî
Aciz
Fakir
Köle
Aziz
Hakir
Mimarlar Ne Yapmalı
Mimarlar muhataplarına bir mimarla çalışmanın ne kadar özel ve harika bir deneyim olduğunu hissettirmeli önce.
Meselenin sadece fiyat olmadığını, mimari bütüncül yaklaşımla; malzeme, renk, doku, tekstür, üslup, detay ve organizasyon bilgisiyle ortaya çıkan ürünün, yapının ya da eserin çok daha fazla şey ifade ettiğini ve daha güzel olduğunu ispat etmelidir muhataplarına.
Her şeyi önceden ölçerek, çizerek, tasarlayarak, projelendirerek, işe ve duruma bağlı olarak tüm imkânlar çerçevesinde eserin bitmiş halini muhatabına göstererek büyük bir hamle yapılmış olur. Muhtemel karar değişiklikleri, detay ya da malzeme farklılıkları, renk ya da üslup bütünlüğü daha bir tane bile çivi çakmadan ya da tuğla koymadan belli olur muhatabının gözü önünde.
Aynı şekilde yapılacak binanın planları, mekânların birbiri olan ilişkileri, büyüklükleri ya da ortaya konulan tasarımın ihtiyaca cevap verip vermediği daha proje aşamasında ve kâğıt üzerinde belli olur.
Böylece inşaat esnasında ortaya çıkacak sorunlar olabildiğince önlenmiş ve azaltılmış olur.
Şundan emin olun ki inşaat esnasındaki karar değişikliğinden dolayı fazladan harcanacak para, emek ve zaman, proje aşamasındaki harcayacağınız para, emek ve zamana göre kıyaslanamayacak kadar fazladır.
Tabii tüm bunların olabilmesi için Mimarların en başından itibaren yapması gereken şeyleri de ifade etmemiz gerekir.
Her şeyden önce milletimizin dünyanın en uyanık ve kurnaz topluluğu olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Bundan yüz yıl öncesine kadar dünyanın en güzel evlerini ve şehirlerini bu milletin inşa ettiğini hatırlayın.
Aynı şekilde; güzel inşa etme yeteneğini ve bilgisini günümüz itibarıyla kaybettiğini ama kültürel ve genetik kodları itibarıyla bu potansiyeli taşıdığını bir kenara yazın.
Dolayısıyla milletimizin gördüğünü çok iyi örnek aldığını, çok kolay öğrenebildiğini, yeni olan her şeye hemencecik adapte olabildiğini bilin.
O yüzden bu millete daha iyi evlerde ve şehirlerde yaşayabileceğini ispat etme, gösterme ve örneklendirme yükümlülüğünün Mimarların üzerinde olduğunu unutmayın.
Yetki, hak ve sorumluluklarınızı öğrenin. Her ne olursa olsun yetkinizi kullanmaktan, hakkınızı almaktan, sorumluluğunuzu taşımaktan geri durmayın.
Kaybolan geleneği yeniden ihya etmek için çalışın, itibarınızı zedeleyecek işlerden uzak durup size itibar edilecek tavırlar sergileyin, mesleki standartları geliştirerek mimari bir disiplin oluşturmak için mücadele edin.
İşvereni belli olmayan, ödemeyi kimden alacağınızın net olmadığı ve projenizi kimin hangi şartlarda beğeneceği belli olmayan süreçlere kesinlikle dâhil olmayın.
Mimari faaliyetlerinizi ticari olarak çeşitlendirip çoğaltın. Firma kurmaktan, fatura kesmekten, sözleşme imzalamaktan çekinmeyin. Biraz ön plana çıkın. Ülkemizde hâlâ mimarların ne iş yaptığını bilmeyen milyonlarca insan var ve bunun sorumlusu mimarlardır, bunu öğretmek mimarların sorumluluğundadır.
Mimarlar doğal lider, iş adamı, politikacı ve sosyal kişiliklerdir. Bu alanlardan geri durmayın. Geri durduğunuz bu alanları diğer meslekler ve unvanlar doldurmaktadır.
Biriyle tanıştığınızda iç mimar mısınız yoksa dış mı sorusu sizi artık yormuyor mu? Bu soruya muhatap olmak istemiyorsanız biraz öne çıkın ve ne iş yaptığınızı etrafınıza gösterin.
Bir mimarın tasarım yapabildiğini, hatta aldığı tasarım eğitiminden ve kendindeki tasarım yeteneğinden dolayı ortaya çok farklı şeyler koyabileceğini; mesela herhangi bir olayı ya da sorunu diğer insanlara göre çok daha kolay algılayıp çözümleyebileceğini gösterin.
Her zaman olmamakla birlikte bedava iş yapın ama ucuza iş yapmayın. Çünkü bedava yaptığınızda şanınızdan olur ve herhangi bir sorunda kimse size bir şey diyemez. Ama ucuza yaptığınızda muhatabınız size fiyatınız kadar değer verir ki bu durum bir öncekine göre çok daha kötüdür.
İnşaat ustalarına saygı duyun. Onların da siz olmadan çok da ileriye gidemeyeceklerini, tek başlarına bu uyanık millet karşısında çok da fazla hareket alanlarının olamayacağını, mimari bir disiplin altına girerlerse daha iyi işler yapabileceklerini onlara öğretin ve anlamalarına yardımcı olun.
Kentsel dönüşüm ve maddi hırstan dolayı rantın, haksız kazancın, imar usulsüzlüklerinin kol gezdiği bir durumda insanların gayrimeşru isteklerine cevap vermeyin. Sizi haksız emel ve kazançlarının bir aracı olarak kullanmalarına müsaade etmeyin.
İnsanlar size mimari bilginiz ve tecrübeniz sebebiyle gelsinler. Yoksa makamınız, tanıdığınız, politik veya bürokratik iş bitiriciliğiniz yüzünden değil.
İnsanlara herhangi bir proje veya iş konusunda kapasitenizin üstünde sözler vermeyin. Zaman, bitiricilik, olmadık imar hakkı, değişik avantajlar veya iltimaslar.
Mesleki bir barış ortamı sağlamaya çalışın. Zaten mimarların itibarı ve gücü ortada. Var olan azıcık meslek ortamını daha kötüye götürmeyin. Sahibi ortada olmayan ve hangi şartlarda üretildiği belli olmayan bir projeyi hemencecik eleştirmeyin. Bakalım mimarı o işten hakkını almış mı, size o projeyi getiren kişi belki de sizi birbirinize kırdırıp bedava bilgi çalmaya çalışıyor.
Ülkemiz bir inşaat cenneti olduğu halde bu durumdan yeterince faydalanmadığımız gerçeğini nasıl düzeltiriz bu soruya cevap arayın.
Genç mimarları yanınızda istihdam ederek onların vahşi inşaat ortamında mağdur olmadan ve piyasayı bozup işlerin daha da kötüye gitmesine engel olacak şekilde yetişmelerine yardımcı olun.
Kadîm bilginin kaynağı Anadolu’yu çokça gezin. Notlar ve dersler çıkarın.
Velhasıl adınıza, şanınıza, diplomanıza, imzanıza sahip çıkıp Mimarlığın en kadîm mesleklerden biri olduğunu ve yeryüzüne Allah’ın halifesi olarak indirilen insanlığın imar görevini yerine getirecek olmasında Mimarın konumunu iyi anlayın.
Son olarak;
Sevgili Mimarlar;
İnsanların temiz, adil, ahlaklı, kanunlara ve kurallara uygun olmayan isteklerinde yanlarında olmayın ve onlara bu konuda hizmet vermeyin ki, sizi fahşalarının içinde boğmasınlar. Yetki, hak ve sorumluklarınızın gereğini yapın ki mesleğin geleneği, disiplini ve itibarı yükselsin.
Ey insanlar;
Ne olursa olsun bir mimar dostunuz olsun.
Çünkü mimarlar sizin iyiliğinizi isterler sürekli.
Sizi hep iyiye ve güzele yönlendirirler.

Коментари